Okumak istediğiniz bölüm üzerine tıkladığınızda, metin alt tarafta açılacaktır.
Fotoğrafları tam boyutunda görüntülemek için üzerine tıklayabilirsiniz.

Çanakkale Düşmana Da Dost Elini

Celal Mustafa*

Dünya tarihinde dillere destan olmuş, tarihte örneği görülmemiş bir insanlık trajedisinin ekolü, özgürlük, bağımsızlık, egemenlik ve vatan sevgisinin ne kadar değerli olduğunu gösteren; barış, özgürlük, ulusal egemenlik yoluna baş koyanların rehberi olmuştur Çanakkale Savaşı.

Anadolu, Rumeli toprakları; yetimler, öksüzler, dullar, gaziler, ŞEHİTLER yurdu. Küçüktüm, 4-5 yaşlarında kendimi bildim bileli ve velilerimden hatırladığım ilk kelimeler, destan-masallar, türküler hep Çanakkale, Çanakkale Türküsü, Çanakkale Savaşı, Çanakkale Destanı, Çanakkale Zaferi, Tuna Nehri, Osman Paşa gibi türkülere aittir. Tutamadım Ben Bu Yerde Bir Vatan, Alişimin Kaşleri Kara, Osmanlı, Mevlana, Sultan Murat, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Paşa gibi hep özlem, acı, keder anavatandan uzak kalışını her Allahın şafağı, günü, akşamı dinlemekle hayatı yaşamaya başladım.

Rahmetle andığım babam ve anam şafağın erken saatlerinde kalkıp tarlaya gitmek üzere kahvaltılarını yiyip babam çaylarını yudumlarken, Çanakkale Türküsünü söyler ve gözlerinde gözyaşları beliriverdiğinde anama dönüp “babam niye ağlıyor” diye sormuştum. O zaman savaş, düşman ne olduğunu henüz bilmiyordum, Anamda “Ah çocuğum bu eve geldim geleli hep aynı türküler Yemen, Çanakkale, Tuna Nehri...”söylermiş babanın dedesi Yemende. Dedesinin kardeşi Çanakkale’de, diğer kardeşi de Plevne’de savaşmışlar. Orada şehit kalmışlar derdi. O zamandan beri hiç başka bir yerde duymadığım rahmetli babamın söylediği başka bir türkünün hatırlayabildiğim birkaç mısrası:

Pasulya[1] dalda pişer mi

Yere de düşer şişer mi

Sen Yunanlı ben Osmanlı

Yunan Yunan dimi dedin vurmam....

Biraz yaşım ilerlediğinde babama bu türkünün anlamı nedir? Yunan kim? niye “vurmam” diyorsun? gibi soruları birer birer sorduğumda kendisini zar zor tutup içini dökmeye başladı:

Aaah! Derinden bir içini çekip Çanakkale savaşını anlatmaya başladı: “Çanakkale savaşında bu zamana kadar dünyanın hiç bir yerinde görünmemiş, dünyanın en büyük en kuvvetli askeri birlikleri Osmanlıya karşı gelmişler. Bunların arasında Yunanlılar da varmış. Bir Yunanlı asker hafiften cephede yaralanmış “Aman beni vurma, bana yardım et” Osmanlı-Türk askeri demiş. Türk askeri de Yunanlı askere yardım etmek için siperden dışarı çıkmış, siperden dışarı çıkar çıkmaz Türk askere düşman mermileri isabet eder ve Yunanlı askere sarılarak şehit olur. ‘’Osmanlı-Türk askeri mecbur kalmadıkça düşman dahi olsa öldürmez, cephede de gerektiğinde dostça düşmana yardım eder, son lokması olsa dahi verir, bu bizim kaderimizde varmış, kötülüğe iyilikle karşılık vermek”, derdi zaten.

Böyle 500 yıl üç kıtada at koşturmuş, adalet, şefkat hoşgörü ile ırkı, dini ne olursa olsun tüm insanlara eşit davranmış derdi. Her sabah erkenden hep aynı bu türküleri söylemen niye, neden başka türküler söylemiyorsun dediğimde “başka türkü söylemek neyime” derdi. Dedem Çanakkale’de, dedemin kardeşi-amcamım babası Yemen’de, diğer amcamın babası da Plevne’de şehit olmuş, yıllarca babam, amcam onların gelişini bekledi. Babam, amcalarım yetim kalmışlar, gözleri hep yollarda kalmış onlardan yıllarca haber beklemişler hiç bir zaman hiç bir haber alınmamış. 1934 yıllarında dedem amcalarıyla birlikte Türkiye’ye gitme kararını alırlar, onlardan bir iz bulur umuduyla Selanik’e, Selanik’ten de İstanbul’a trenle gidecekler diye inek arabalarıyla yola koyulurlar. Yolda nice zorluklarla karşılaşırlar. Manastıra varır varmaz yolda 7 yaşlarında bir amcam Allahın rahmetine kavuşur, bir halamda ağır hastalanır. Dedemde oğlunun acı üzüntüsüyle ve kızının ağır hastalığına fazla dayanamaz geri dönmeye mecbur kalır, amcaları ise yollarına devam eder ve Elazığ civar köylerine yerleşirler.

‘’Yine kominizim, Osmanlı-Türk–İslam unsurunu bu topraklardan çıkartmak için Müslüman-Türk ahaliye karşı büyük baskılar uygulamaya başladı. Türk Ahalinin büyük bir çoğunluğu göçe başvurdu. Biz de göç işlemleri tam bitmişken iki yıllık peşin vergiyi veremediğimizden gidemedik. Sattığımız 1,5 hektar arazinin bedeliyle ev ve diğer toprak vergilerini ve yol masrafların ancak karşılayabildik. Elimizde kalan ev ve 3 hektar arazi ise devlete vermek şartıyla tapu yapmak istediğimizde iki yıllık vergi daha istemişlerdi ve bu vergiyi veremediğimizden şimdi buralardayız’’. Hasret, özlem ve ıstırap…

Bir vesileyle babamın yaşı ilerlediğinde 80’lik olduğunda Sultan Murat Türbesinin ziyaretine gitmek istemişti. Beraber torunlarıyla birlikte o mübarek türbeye gittik. Orada abdest alıp namaz kıldık ve şehit olanlara dua ettik. Dışarıda efsanevi dut ağacının gövdesine dayanıp derinden bir nefes alıp, ‘’bu ağacın köklerini çıkarmak ne kadar zor bunu insanın gücü çıkarmaya yetmez ancak Yüce Allah’ın kudreti bunu ancak çıkarabilir. Biz de böyle Allah yolumuzu açmadan bu topraklarda yaşamaya devam edeceğiz, bu toprakları vatan bilmeliyiz, bu topraklar için gerekirse can vermemiz gerekir, ama unutmamalı ki bu topraklarda anavatanın yardımı olmadan ayakta zor dururuz. Bunu için anavatan çağırdığında, tehlikeye geldiğinde bir kuş olup oraya en kısa zamanda ulaşın, anavatanımızın zora düşmesiyle Rumeli de zora düşer. Çaresiz kalır. Çanakkale’de yapılan savaş aynı zamanda Türklüğün ve diğer İslam uluslarının daha rahat yaşayabilmesi için yapılan bir savaştır’’ derdi. Rahmetli babamın düşüncelerinin ne kadar doğru olduğunu büyük şairimiz Yahya Kemal BEYATLI da şiirlerinde kanıtlamaktadır. Üsküp’te doğan şairimiz Türkiye Cumhuriyetine yerleştiğinde devletin en yüksek yerlerine gelmesine rağmen vatandan ayrılışın ne kadar zor olduğunu göstermiştir. ‘’Eylül Sonu’’ Şiirinden iki beyitle vatan için çalışanlara, GAZİ ve ŞEHİT olanlara dualarımız daimi olsun.

Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;

Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor.

Hiç dönmemek ölüm gecesinden bu sahile,

Bitmez bir özleyiştir, ölümden biter bile.



* Öğretmen-Gilan

[1] fasülye

Kosova’dan Çanakkale’ye : ”Makalelerle, Anılarla, Şiirlerle, Törenlerle ve Belgelerle Çanakkale Savaşı”/ [Editor- Hazırlayan : KTTGKK]. - Prizren : Bal-Tam, 2008. - 150 f. : ilustr ; 21 cm.

Önsö: f. 7. - Kaynakça : f. 150

ISBN-978-9951-8608-9-5